Kayıtlı kullanıcılar
Kullanıcı
Şifre

Beni hatırla


Karışık fotoğraf

ankara karacabey camii
ankara karacabey camii
Yorumlar: 0
Mustafa Cambaz

fatih camii
fatih camii

            

Önceki Fotoğraf:
fatih camii

 
 Sonraki Fotoğraf:
fatih camii


fatih camii
Açıklama: Şadırvan avlusunun üç mermer kapısından biri olan taç kapı, hücreler ve kum saatleriyle bezenmiş. Mukarnaslı kavsaranın altındaki kemer yeşil ve beyaz taşla işlenmiş. Üst kısmı da bir alınlıkla taçlandırılmış.
Kitabe olması gereken yerdeyse beyaz bir mermer bulunuyor. Muhtemelen altında nefis bir hat var. Çünkü İstanbul’un ilk selâtin camiinin taç kapısı kesinlikle kitabesiz olmaz. Büyük ihtimalle üzeri mevcut mermerle kapattırıldı.
Nasıl mı? Tıpkı İstanbul Üniversitesi kapısında olduğu gibi…
1927 yılında çıkarılan “Türkiye Cumhuriyeti dahilinde bulunan meban-i resmiye-i milliye üzerinde tuğra ve methiyelerin kaldırılması hakkındaki 1057 nolu kanun”la, Osmanlı eserlerinde birçok kitabe ve tuğra işgüzar vandallar tarafından kazınarak yok edildi. Bazıları da bu sanat eserlerinin kıymetini bilenler tarafından mermer bloklarla kapatılarak kazınmaktan kurtarıldı.
İstanbul Üniversitesi’nin kapısındaki kitabeler ve tuğra da bunlardan biriydi. Ben hikâyeyi Prof. Uğur Derman’dan dinledim. Beşir Ayvazoğlu da Uğur hocanın anlattıklarını Zaman gazetesinde 2009 Mart’taki yazısında paylaşmış. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için aynen alıntılıyorum:
“Bilindiği gibi, İstanbul Üniversitesi kapısı olarak bilinen âbidevi kapı, aslında Harbiye Nezareti'nin kapısıdır. Tuğra ve kitabesi on dokuzuncu yüzyılın büyük hattatlarından Mehmed Şefik Bey'in imzasını taşır. Rivayete göre, Abdülaziz, Harbiye Nezareti'nin bir an önce açılmasını emredince hemen hazırlıklara başlanıp eksiklikler belirlenmiş. Bu eksikliklerden biri de henüz sipariş edilmeyen kitabeymiş. Tavsiye üzerine Mehmed Şefik Bey'e müracaat edilmiş ve kendisiyle altmış altına anlaşma yapılmış. Hemen işe koyulan üstad yazıyı önce küçük ebatta yazmış, daha sonra kareleme usulüyle gerekli ölçüde büyüttüğü yazı talebeleri tarafından iğnelenerek kalıp haline getirilmiş ve mermere uygulanmış. Bütün bu işleri altı saatte tamamlayan büyük sanatkârı bir sürpriz bekliyormuş: Anlaşma yaptığı erkân-ı harp yüzbaşısı, emeğinin karşılığını ödemeye yanaşmamış; çünkü kendisi altı lira maaş alıyor, altı saat çalışan bir hattata altmış altın ödenmesini haksızlık olarak görüyormuş. Durumu çıraklarından öğrenen Şefik Bey, yüzbaşıya şu haberi göndermiş:
"Bu yazı altı saatte değil, altmış senede yazılmıştır. Kendilerine altı gün değil, altı hafta, altı ay da değil, tam altı sene mühlet veriyorum. Bu müddet içinde, bu yazının bir harfini yazabilirse, istediğim paranın altı mislini kendilerine hediye olarak veririm."
Üniversite kapısındaki kitabe, Mehmed Şefik Efendi'nin en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Söz konusu kanun çıktığında kazınmaktan nasıl kurtulduğuna gelince: O tarihte Darülfünun Emini, yani rektör olan İsmail Hakkı Bey (Baltacıoğlu) aynı zamanda çok iyi bir hattattı ve Mehmed Şefik Bey'in eserinin değerini bildiği için üzerini kapattırmakla yetinmişti.
1933 yılında Darülfünun ilga edilip yerine İstanbul Üniversitesi kurulunca, kitabenin "Dâire-i Umûr-ı Askeriyye" ibaresinin bulunduğu orta kısmındaki mermerin üzerine yeni harflerle "İstanbul Üniversitesi", Abdülaziz tuğrasının bulunduğu madalyonu kapatan mermere de T.C. harfleri hakkedildi. Kapının 1933 yılından sonra on altı yıl boyunca çekilen fotoğraflarında bu mermer bloklar beyaz lekeler halinde görünmektedir. 1949 yılında, rahmetli Süheyl Ünver'in yazdığı bir mektup üzerine, o tarihte rektör olan Prof. Dr. Sıddık Sami Onar, kitabenin üzerindeki mermerleri söktürmüş, fakat tuğranın üzerindekini kaldırtmaya cesaret edememiştir.”
Kelimeler:  
Tarih: 09.07.2012 00:12
Görüntülenme: 4787
İndirilme: 1
Oylama: 0.00 (0 Oy(lar))
Dosya boyutu: 85.1 KB
Ekleyen: Mustafa Cambaz

EXIF Info
Yapım: NIKON CORPORATION
Model: NIKON D200
Pozlama Süresi: 1/640
Buşluk Verisi: F/13
ISO hızı: 320
Oluşturma Tarihi: 30.05.2012 15:58:24
Merkez Uzunluğu: 34mm

Powered by DNAsoft