Kayıtlı kullanıcılar
Kullanıcı
Şifre

Beni hatırla


Karışık fotoğraf

tûtî abdüllâtif camii
tûtî abdüllâtif camii
Yorumlar: 0
Mustafa Cambaz

ebuzer gifari camii
ebuzer gifari camii

            

Önceki Fotoğraf:
ebuzer gifari camii

 
 Sonraki Fotoğraf:
ebuzer gifari camii


ebuzer gifari camii
Açıklama: Çınarlı Çeşme Mescidi ve Nakşidil Valide Sultan Tekkesi Mescidi olarak da bilinen Ebuzer Gifari Camii, Ayvansaray’da Atik Mustafapaşa Mahallesi’nde bulunuyor. Bir tekke mescidi olan yapı, 18. yüzyılda 3. Ahmed’in sadrazamlarından Şehit Ali Paşa tarafından fevkâni olarak yaptırılmış. Yine caminin bânisi tarafından görülen bir rüya üzerine büyük sahabilerden Ebû Zerr el-Gifârî Hazretleri’nin türbesi ortaya çıkarılmış ve ihyâ ettirilmiş. Cami adını da buradan almış. Bu mescit ve türbe, 2. Mahmud’un anası Nakşidil Valide Sultan tarafından 1812 yılında kesme taştan yeniden inşa ettirilmiş. Bunun için de kaynaklarda Nakşidil Valide Sultan Mescidi olarak anılıyor. Zamanla yıkılan ve dört duvar haline gelen mescit yakın yıllarda yeniden inşa edilerek ihya edilmiş. Çok da güzel ihya edilmiş. İstanbul’daki küçük tekke camileri her zaman ilgimi çekti… Farklı bir hava buldum onlarda… Meselâ Eyüp’te Pierre Loti sırtında Kaşgârî Murtaza Efendi Camii, Edirnekapı Otakçılar’da mezarlıklar arasındaki Maktul Mustafa Paşa Camii, Fener’de Rum Lisesi yakınlarındaki Yanyalı İsmet Efendi Mescidi, Beşiktaş’ta Barbaros Bulvarı, Yıldız Caddesi’nde bulunan Ertuğrul Tekke Camii…
Ebuzer Gifari Camii’ni çekerken yaşadığım ve çok hoşuma giden bir olayı paylaşmak istiyorum. 2005 yılının Ramazan ayıydı. Yavuz Selim Camii ile ilgili bir çalışma yapıyordum. Caminin şadırvan avlusunu ve harap olan şadırvanını çekmek için minaresine çıktım. (Minareye çıkmamdaki bir diğer amaç da yakında ve uzakta olan camileri değişik açılardan fotoğraflamaktı. İstanbul Camileri kategorisindeki fotoğraflardan özellikle selâtin camilerinin fotoğraflarına bakarsanız, hepsinin çok farklı açılardan çekildiğini görürsünüz.) Diğer büyük camileri fotoğraflarken çukurda kalan bu küçük cami dikkatimi çekti. Yukarıdan çok sevimli görünüyordu. Yavuz Selim’de işim bitince yokuştan aşağı indim ve sokaktan camiyi fotoğraflamaya devam ettim. Tam avlu kapısını açıp içeri gireceğim anda “Hoop nereye?” diye bir sesle uyarıldım. Sesin geldiği yöne baktığımda, elinde boyacı sandığıyla işe çıkmaya hazırlanan orta yaşlı bir esmer vatandaşın sert bakışlarıyla karşılaştım ve aramızda şöyle bir diyalog geçti:
-Camiye…
-Öyle elinde fotoğraf makinesiyle paldır küldür içeriye giremezsin...
-Niye?
-Orada nasıl mübarek bir zat yatıyor biliyor musun?
-Peki ne yapmam lâzım?
-İzin alman lâzım… İzin de yetmez… Abdest alman lâzım… Abdestin var mı?.. İmam gelmeden ben seni içeri sokmam…
Roman vatandaşın bu sahiplenme duygusu çok hoşuma gitmişti. Yarı şaka yarı ciddi onu biraz kızdırdıktan sonra, caminin içine girmeyeceğimi, sadece bahçesinden fotoğraf alacağımı söyleyerek ikna ettim ve fotoğraflarımı çektim. Camiyi ve türbeyi sahiplenme duygusu hoşuma gitti diyorum çünkü camileri çekerken hoşuma gitmeyen, kızdığım hatta dövmek bile istediğim çok cami görevlisiyle karşılaştım. Bu esmer vatandaş kadar camisini sahiplenmeyen, görev yaptığı camiyi tanımayan imamlar gördüm. Abartmıyorum, cami görevlilerinden gördüğüm zulmü kimseden görmedim. Elimde iznim olduğu halde, yardım şöyle dursun engellendiğim zamanlar oldu… Bir çok büyük camide, cami görevlilerinin cehaleti karşısında şaşırdım… Bunun yanında meselâ Cihangir’de Firuzağa Camii’ni çekerken, birahane sahibi bana yardımcı olabilmek için dükkânını bıraktı ve camiyi hangi binanın üzerinden daha iyi çekebileceğimi araştırmak için seferber oldu… (04/ 08/ 2004)
Kelimeler:  
Tarih: 18.01.2010 23:47
Görüntülenme: 2024
İndirilme: 0
Oylama: 5.00 (1 Oy(lar))
Dosya boyutu: 101.2 KB
Ekleyen: Mustafa Cambaz

Powered by DNAsoft